Selam sevgili havacılık okurları. Bugün sizlerle Uçak Kazalarını Deşifre Eden Kutu hakkında konuşacağız. Havada hiçbir şeyin gizli kalmamasını sağlayan ve günümüzde havacılığın gelişmesine katkı sağlayan o gizli kutu yani ‘Kara Kutu’ gelin birlikte keşfedelim.
Kara Kutu Nedir?
Genel bilinen adı Kara Kutu ve ingilizce adı Flight Recorder isimli bu kutu, uçuş esnasında uçaktaki belli başlı verileri kaydetmeye yarayan cihazdır. Kısaca uçuş veri kayıt cihazı da diyebiliriz. Ayrıca bu kutu sayesinde kaza sonrası düşen uçağı bulmamız ve kazanın sebebini deşifre eden önemli bir cihazdır.
Kara Kutunun Yapısı
Kara kutu, iki ayrı parçadan meydana gelen, ayakkabı kutusu büyüklüğünde yaklaşık 5kg ağırlığında olan bu cihaz da kullanılan malzemeler çoğunlukla alüminyum ve plastiktir.
Kokpitteki sesleri ve uçuş bilgilerini kaydeden her iki kutu da paslanmaz çelikten yapılır. En ve boyları yaklaşık 25′er santimetre, derinlikleri 12-13 santimetredir. Kutuların enine kalınlıkları ise 6-7 milimetre kadardır. Bu cihazlar 2,25 tonluk basıncı kaldırabilecek kadar sağlamdır. Ayrıca ısı ve yangına karşı korunması için de plastikle çevrili sıvı köpükle donatılmıştır. Isıya dayanıklılığı 1.100 santigrat dereceye kadar ulaşabilir. İçindeki hassas bilgiler, titanyumdan ya da çelikten yapılmış kalın metal bloklarla korunur.
Kutular o kadar sağlamdırlar ki, denize düşmüş bir uçağın kutuları 7 sene sonra çıkarılabilmiş ama buna rağmen kayıtlar sağlıklı olarak dinlenebilmiştir.
Kara kutularda bulunan sinyal sistemi, deniz ya da göl gibi kazalarda, su ile temas halinde devreye girmektedir. Kutunun bulunması için 6000 metre derinliğe kadar ve 90 gün boyunca sinyal vermeye devam etmektedir.
Kara Kutuda Hangi Bilgilere Ulaşabiliriz?
Kara kutu, 2 farklı teknik yapıdan oluşur. Teknik isimleri ile Cockpit Voice Recorder (CVR)-kokpit ses kayıt cihazı ve Flight Data Recorder (FDR)-uçuş veri kayıt cihazı olarak adlandırılan bu cihaz iki ayrı veriyi kaydeder.
Kokpit Ses Kayıt Cihazı (CVR), Kara Kutunun ilk kısmı ve pilotların kendi aralarında yaptığı konuşmaları, dahili telefondan yolcu ve kabin içinde yaptığı konuşmaları, telsiz aracılığı ile hava trafik kontrol merkezleri ile yaptığı konuşmaları kaydeder.
Uçuş Veri Kayıt Cihazı (FDR), Kara Kutunun ikinci kısmı ve uçağın tüm teknik verilerini kaydeder. Uçağın son 25 saatte uçağın hareketleri, motor değerleri, uçağın elektronik sistemlerinden ve saatlerinden alınan asgari 88 farklı datasını hafızasına kaydeder.
Kara Kutunun Tarihi
1949 yılında İngiliz havacılık firması De Havilland dünyanın ilk jet uçağı olan Comet’i yolcuların hizmetine sundu. Hızlı ve konforlu olan Comet halkın beğenisini kazandı ancak 1952’den itibaren farklı zamanlarda yedi yolcu uçağı düştü ve o zamanlar ses kayıt cihazları kullanılmadığı için özellikle son iki uçak kazasında kazaya neyin yol açtığına dair tanık ya da ipucu bulanamadı. O dönemlerde bazı askeri test uçaklarında, uçuş verilerini manyetik bantlar üzerine kaydeden cihazlar bulunuyordu. Zaten çok da sağlam değillerdi.
Günümüz modern uçaklarda kullanılan Kara Kutu, Avustralya Savunma Bakanlığına bağlı Havacılık Araştırma Laboratuvarları’nda (ARL) çalışan bilim insanı David Warren tarafından icat edildi. Warren, bir uçak kazasında çarpmadan önceki son dakikalarda neler olduğunun bilinmesinin, kazanının nedenini belirlemeye çalışan uzmanlara yardımcı olacağını düşünüyordu. Çünkü uçakla ilgili yolunda gitmeyen bir şey varsa bunu en iyi o uçağı kullanan pilotlar bilebilirdi. Bu yüzden uçaklarda çarpışmaya dayanıklı, uçuş verileriyle birlikte kokpit konuşmalarını kaydedecek bir kayıt cihazı kullanılması önerisinde bulundu. Warren 1957 yılında konuyla ilgili bir rapor ve bir de prototip hazırladı. Ancak üst kademedeki yöneticiler, Avustralya’da çok az uçak kazası gerçekleştiğini, bu cihazları uçaklarda kullanmanın maliyetli olacağını, ayrıca bu cihazın “casus” gibi görülüp hoş karşılanmayacağını söyleyerek Warren’ın talebini reddettiler.
Bir yıl sonra ARL’yi ziyaret eden İngiliz Hava Tescil Kurulundan Sir Robert Hardingham, Warren’ın geliştirdiği Kara Kutu prototipini inceledi. Kara Kutudan etkilenen Hardingham, Warren’i İngiltere’ye davet etti. Warren’in cihazı İngiliz havacılık uzmanları tarafından ilgiyle karşılandı. Bunun üzerine Warren sivil uçaklarda uçuş kayıtlarının zorunlu hâle getirilmesi için çalışmaya başladı.
Avustralya’ya dönüşünde ARL bu kez kendisine tam destek verdi. 1962 yılında Kara Kutunun prototipi iyileştirilerek ön üretim aşamasına geçildi.
Bu süreçte Kara Kutunun hem kayıt alma ve saklama özellikleri daha verimli hâle getirildi hem de cihaz yangına ve darbeye dayanıklı bir kasanın içerisine yerleştirildi. Kara Kutuyu uçaklarda zorunlu hâle getiren ilk ülke 1963 yılında yine Avustralya oldu. ARL ve Warren geliştirdikleri Kara Kutu için herhangi bir patent başvurusunda bulunmadı. Böylece Kara Kutunun diğer ülkelerde kullanımının yaygınlaşmasının önü açılmış oldu.
Kara Kutu Uçağın Neresine Konur?
Başlangıçta kutular kanatların birleşme noktasına yakın bir yere konuluyorlardı. Bu bölge uçağın en ağır kısmı olduğundan düşüş anında bu ağır parçalar kutuların üzerlerine düşerek zarar verebiliyorlardı. Sonraları kutular uçağın kuyruk kısmına konulmaya başlanıldı. Tabii bu, uçağın kuyruk kısmındaki koltuklar insanlar için daha emniyetlidir anlamına gelmez, ancak bu yer Kara Kutuların uçağın enkazından en uzağa düşmesini sağlamaktadır.
Ve son olarak adı Kara Kutu olarak biliniyor olsa da bu kutunun rengi turuncudur. Sebebi doğada en az bulunan renk olmasıdır. Bu sayede kaza sonucu düştüğü yerde daha kolayca fark edilebilir.
Kara Kutular bu özellikleri sayesinde uçak kazalarının neden olduğunu ve kazalardan ders çıkarılması konusunda yardımcı olan harika bir cihaz. Uçakların emniyetli olmasında büyük etmen.
Kara Kutuyu anmadığımız kırımsız uçuşlara…
Uçak Kazalarını Deşifre Eden Kutu yazımında sonuna geldim. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle!