Osmanlı Devletinde Havacılık

Herkese yeni bir yazıdan merhaba! Osmanlı Devletinde Havacılık hakkında yazdım, hadi geçelim!

Osmanlı’da havacılık ile ilgili ilk faaliyetler nasıl başladı?

Osmanlı Devleti’nde havacılıkla ilgili ilk resmi teşebbüsler 1910’ların başında olmuştur. Batıda havacılık alanında yaşanan gelişmeleri yakinen takip eden devlet, öncelikle orduda kullanılması amacıyla balon ve tayyarelerin satın alınarak nitelikli personelin yetiştirilmesine yönelik girişimlerde bulunmuştur.

Söz konusu tarihten önceleri de eğlence ve şahsi merak anlamında Osmanlı topraklarında bazı havacılık ile ilgili hadiseler zuhur etmiştir. Dikkat çeken ilk olay, Evliya Çelebi’nin haber vermesiyle öğrendiğimiz Hezârfen Ahmed Çelebi’nin uçma denemesidir. IV. Murad döneminde 1623-1640) yaşamış olan Hezârfen Ahmed Çelebi’nin, taktığı kanatlarla Galata Kulesi’nden atlaması bu bağlamda önemli bir hadisedir.

Daha sonra Osmanlı topraklarında balon uçuşlarının gerçekleştiğiyle ilgili bilgiler XVIII. yüzyıldan XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar çeşitli kaynaklarda geçmektedir. Söz konusu uçuşlar genellikle davet edilen yabancı baloncular tarafından eğlence amacıyla icra edilmiştir. Örneğin Fransa’dan İstanbul’a gelen baloncu Antonio Comaschi, 5 Haziran 1845 tarihinde II. Mahmud’un kızı Adile Sultan ile Mehmet Ali Paşa’nın düğün merasiminde yapılan şenlikler esnasında balonla bir gösteri uçuşu gerçekleştirmiştir.

Gerek Osmanlı gerekse de çağdaşı devletlerde havacılık ile ilgili ilk faaliyetler askerî alanda orduların güçlendirilmesi amacıyla ortaya çıkmıştır. Bunun temel sebebi özellikle XIX. yüzyıldan itibaren büyük devletler arasında yaşanan bloklaşmanın oluşturduğu kaygıydı.

1900’lerin hemen başında Amerika’da Wilbur ve Oliver Wright kardeşler tarafından tasarlanan motorlu uçağın ilk defa başarılı bir şekilde havalanması havacılık alanında bir dönüm noktasıdır. Bu olayı müteakip kısa sürede Avrupa’da özellikle Fransa, Almanya ve sonrasında İngiltere’de havacılık alanında hızlı gelişmeler yaşanmıştır. Uçaklar hızlı bir gelişme göstererek Avrupa’da ordularda kara ve deniz kuvvetlerinden sonra üçüncü bir güç olarak hava kuvvetlerinin temelini oluşturmuştur. Osmanlı Devleti de doğal olarak askerî alanda her ne kadar zayıf dönemlerden geçmekteyse de eksiklerini tamamlamak ve bu alanda da geri kalmamak için ilgi göstermeye başlamıştır. Diğer pek çok alanda olduğu gibi, havacılık alanındaki gelişmeler de iktibas yoluyla devletin sınırlarına dâhil edilmeye çalışılmıştır.

Öte yandan uçaklarda önemli gelişmelerin yaşanması balonları nispeten ikinci sırada bırakmıştır.

1910 senesinden itibaren tayyarecilikte büyük gelişmeler yaşanmış, devletler bu tarihten itibaren ordularında kara ve deniz gücünün yanında artık havacılık teşkilatını da kurmaya başlamışlardır. Tayyare fabrikaları ve eğitim için okullar açılmış, ordularında havacılık bölüğü kurmak isteyen devletler bu okul ve fabrikalara rağbet etmişlerdir. Başta Fransa olmak üzere Avrupa devletleri, ürettiği tayyareleri dünyaya tanıtıp satışını yapabilmek için farklı ülkelerde tayyare gösterileri tertip etmiştir. İşte tüm bu yaşanan gelişmeleri takip eden Osmanlı Devleti de orduda balon ve tayyarelerden faydalanmaya karar vermiştir.

Harbiye Nezâreti, havacılık alanında Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek amacıyla Kıtaat-ı Fenniye ve Mevaki-i Müstahkeme Müfettişliği’ni 1910’da kurulmuştur. Müfettişliğin yaptığı ilk çalışmalar Avrupa’da askerî alanda kullanılmaya başlanan balonları incelemek ve Osmanlı ordusu için uygun bir balonu satın almaya yöneliktir.  Enver Bey Almanya’da balon fabrikalarını gezerek bunlar arasından Alman balon fabrikası “Ridinger”i önermişlerdir. Harbiye Nezâreti’nin de uygun görmesiyle Ridinger balon fabrikasıyla yapılan ön anlaşmayla 185.589 Mark karşılığında iki adet Drachen balonun gerekli teçhizatı ile beraber üç ay süre içerisinde Edirne’de teslim edileceği bildirilmiştir. Ancak balonun yapım aşamasının uzaması ve paranın geç ulaştırılması sebeplerinden balonlardan sadece bir tanesi teslim alınmıştır.

Berlin’de incelemelerde bulunan Enver Bey Harbiye’ye gönderdiği raporunda Alman havacılık mekteplerinin bir zabit için 2500 Mark istediklerini ve zabitlerin zarar verdiği malzemelerin parasının da ayrıca alınacağını belirtmiştir. Bunun üzerine Harbiye Nezâreti, havacılık eğitimi için zabitleri Fransa’da bulunan Blériot tayyare mektebine göndermeye karar vermiştir.

Mali sıkıntılardan dolayı zor şartlarda tamamlanan eğitimlerin ardından pilot adaylarının bir kısmı 1912 yılının Şubat ayında eğitimlerini bitirdikten sonra yurda dönmüşlerdir. Fesa Bey Osmanlı ordusunun 1 numaralı brövesini almaya hak kazanarak devletin ilk pilotu unvanına sahip olmuştur. Fesa Bey, sonrasında Balkan ve I. Dünya savaşlarında görev almış daha sonra Kurtuluş Savaşı’nda da aktif görev üstlenmiştir.

Trablusgarp ve Balkan savaşlarının devletin içerisinde bulunduğu mali sıkıntıları artırması sebebiyle bahsi geçen mektep için bir türlü yeterli bir bütçe ayrılamamıştır.

Dolayısıyla Osmanlı’nın havacılık alanında ilk ciddi girişimleri mali sıkıntılardan ötürü istenilen seviyelere ulaşamamış, bunun neticesinde toplanan yardımlarla bir çözüm bulunmaya çalışılmıştır. Toplanan yardımlarla birlikte Maliye Nezâreti’nin de sağladığı kısıtlı bir bütçeyle yola devam edilemeye çalışılmıştır.

Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarındaki havacılık faaliyetlerinde, bazı cephelerde uçakların kullanımı

Trablusgarp Savaşı’nda İtalya dünya tarihinde ilk defa savaşta tayyareyi kullanan devlet olmuştur. 1905’te ilk tayyare denemelerini yapan İtalya, havacılık konusunda sürekli bir atılım halindeydi. İtalya’nın hava gücüne baktığımızda 1910 yılı itibariyle 8 tayyare, 2 güdümlü balon, 54 subay ve havacılık alanında 1397 teknisyene sahipti. Ayrıca 1911 yılında askerî okul açmıştı. Osmanlı Devleti ise havacılıkta henüz emekleme aşamasındaydı. Bu sebeple havacılık alanında güçlü olan İtalya ile karşı karşıya gelmesi söz konusu toprakların kaybedilmesinde önemli etkenlerden biridir.

İtalya Trablusgarp Savaşı’nda uçaklardan faydalanmış, Osmanlı Devleti ise çok uğraştığı halde bu savaşta uçaklardan faydalanamamıştır. Osmanlı Devleti güçlü bir donanmaya sahip olmadığı için Trablusgarp’a yardımları ancak kaçak yollarla gönderebilmekteydi. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, savaşta kullanmak üzere Avrupa’dan tayyare ve balonları personelleriyle birlikte kiralamak suretiyle kaçak yollarla Trablusgarp ve Bingazi’ye göndermeye karar vermiştir. Aslında bu tarihlerde Osmanlı Devleti’nin Fransa’dan aldığı iki tayyare İstanbul’a getirilmişti. Fakat henüz tayyareler iki saatten fazla havada kalamadıkları için Osmanlı Devleti, elindeki bu tayyareleri havadan Trablus’a nakledemezdi. Tayyare ve balonlar monte edilmeden deniz yoluyla Mısır ve Tunus üzerinden cepheye gönderilmeye çalışılmıştır. Ancak İtalyan ablukasından dolayı bunları cepheye nakletememiştir.

Savaş başlangıcında Osmanlı pilotları yeterince tecrübeye sahip olmadıkları için Fransa’dan üç, Almanya’dan iki pilot ile sözleşme imzalanarak Almanya’dan MARS model iki tayyare satın alınmıştır. Temmuz ayında Fransa’dan Mr. Bresson adlı bir Fransız öğretmen de Yeşilköy’deki tayyare mektebinde istihdam edilmiştir.

24 Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’nin Şarkî Rumeli kuvvetleri Bulgarlar tarafından bozguna uğramıştır.

Geri çekilen ordu Çatalca’ya kadar gelmiştir. Bu bozgun karşısında havacı müfrezesi, burada bulunan iki tayyareyi kullanılamaz bir halde bırakıp orduyla birlikte geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Bulgar kuvvetlerinin durumunu öğrenmek için aldığı emir doğrultusunda Teğmen Nuri Bey havacılık merkezinden REP model tayyaresiyle havalanarak yaklaşık bir saat keşif uçuşu yapmıştır. Bu başarılı uçuşu sebebiyle Nuri Bey’e 5000 kuruş ödül verilmiştir.

9 Kasım 1912’de Yunanlılar Selânik’e girince burada bulunan havacı müfrezesi iki tayyareyi yakıp, geri çekilmişlerdir. Müfrezede görev yapan Abdullah Bey haricindekiler İstanbul’a kaçmışlardır. Abdullah Bey ise Yunanlılara esir düşmüştür.

Fethi, Salim, Alman pilotlardan Fray ve râsıd Yarbay Brikner MARS tayyaresiyle Gelibolu’ya deniz yoluyla gönderilmişlerdir. Fakat tayyare keşif uçuşu icra ettikten sonra iniş sırasında şiddetli bir fırtınaya yakalanmış ve ağır hasar görmüştür. Bunun üzerine tayyare ve pilotlar İstanbul’a gönderilmiştir.

Çatalca hattında Osmanlı kuvvetleri de Üsteğmen Fethi ve Yüzbaşı Salim Bey idaresindeki tayyarelerle başarılı keşif uçuşları yapmışlardır. Bu keşifler sayesinde düşman birliklerinin cephe hattındaki durumları orduya haber verilmiş ve Çatalca muharebesinin kazanılmasında büyük rol oynamıştır.

Balkan Savaşları’ndan sonra Osmanlı Devleti, havacılık teşkilatının geliştirilmesi için Fransa’dan uzman havacılar getirtmiştir. Fakat bir sene sonra 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na katılan Osmanlı Devleti, havacılık teşkilatlanmasını Almanlara bırakmıştır.

Savaş sırasında Almanya’dan sağlanan uçaklarla Tayyare Bölükleri kurulmaya başlanmıştır. 1915 sonunda Yeşilköy’de bulunan tayyare mektebinden başka yedi tayyare bölüğü kurulmuştur.

Osmanlı Devleti Almanya ile birlikte neredeyse tüm cephelerde havacılık faaliyetlerinde bulunmuş- tur. Çanakkale cephesinde keşif uçuşlarının yanı sıra bombardıman uçuşları da yapılmıştır. 30 Kasım 1915’te Pilot Üsteğmen Ali Rıza, kontrolündeki Albatros CI AKI tayyaresi ile Maurice Farman MF11 tipinde bir Fransız tayyaresini düşürme başarısını göstermiştir.

Ancak Osmanlı’nın dâhil olduğu ittifak bloğunun savaşı kaybetmesiyle Osmanlı Devleti ile Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve anlaşmanın hükümlerinin uygulanmasıyla askerler terhis edilip silahlara el konulmuş ve önemli görülen yerlerin gözetim altında bulundurulacağına dair müttefiklerce karar verilmişti. Müttefik kuvvetler Yeşilköy’de bulunan Osmanlı devletinde havacılık merkezini de gözetim altında tutmuşlardır.

Tarihçiler Osmanlı Devleti’nin gerileme sebeplerini anlatırken öncelikle onun bilgi ve teknolojiyi yeterince kullanamadığı ve üretemediği üzerinde dururlar. Fakat, Osmanlı tarihine baktığımızda bu yargının her zaman doğru olduğu söylenemez. Aslında en azından bilgi üretim ve birikim yollarındaki tıkanmışlık kabul edilse bile başkasının meydana getirdiği yeniliği izleme ve teknoloji transferinde Osmanlı devleti için bunu söylemek biraz haksızlık olacaktır.

Osmanlı Devletinde Havacılık yazımın sonuna geldik. Diğer yazıma buradan ulaşabilir, Osmanlı Devletinde Havacılık hakkındaki görüşlerinizi bana ulaştırabilirsiniz.

Kaynak
  • Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 1
  • Türk Dünyası Araştırmaları  Sayı 200 2012

Related posts

Singapore Airlines Havayolu Şirketi

Havaalanları Master Planlaması ve Sürdürülebilir Havaalanları

Hava Lojistiği Bölümü