Bu yazımda Elektronik Kokpit Göstergeleri hakkında konuşacağız.
Gelişen teknoloji ile birlikte analog ve elektromekanik prensiplerle çalışan kokpit göstergeleri günümüzde sayısallaştırılarak LCD (Likit Kristal Ekran) ve LED (Işık Yayan Diyot) ekranlar aracılığı ile pilotların kullanımına sunulmuştur. Sayısal elektroniğin gelişmesi ile günümüz ticari hava araçlarının hemen hemen hepsi ve genel havacılıkta kullanılan hava araçlarının büyük çoğunluğu kokpit göstergelerinde elektronik göstergeleri kullanmaktadır. Glass (Cam) kokpit olarak adlandırılan yeni teknoloji ile birden çok göstergenin bir ekran aracılığı ile gösterilmesi olanaklı olmuştur. Elektronik kokpit göstergelerinin gelişmesinin en büyük etkilerinden biri de kokpit personeli ihtiyacının azalmasıdır. Bu sayede kokpit içinde ayrıca bir uçuş mühendisine olan ihtiyaç ortadan kalkmıştır.
Örnek olarak 1960’lı yılların sonlarına doğru üretilen Boeing 747 uçağının kokpitinde 971 adet gösterge (lamba, ölçüm göstergeleri ve anahtar) bulunuyorken elektronik kokpit göstergelerine sahip 747-400 versiyonunda bu sayı 365’e düşmüştür [1].
Şekil 1, Boeing 747 uçağının analog göstergelerden sayısal elektronik göstergelere geçişini göstermektedir. Eski sistemlerde bulunan vakum pompaları ve mekanik jiroskopların yerini alan elektronik göstergeler ile ağırlıktan tasarruf edilmiştir. Analog göstergeden oluşan sistemlerde bütün veriler sürekli kokpitte gösterilmekte olduğundan pilotlar için hataya müsait ve yorucu bir ortam oluşturmaktadır. Elektronik kokpit göstergeleri ile birlikte sadece ihtiyaç duyulan bilgiler pilotun bilgisine sunulmakta olup, pilotların dikkatini işine odaklamasına yardımcı olmaktadır. Örnek olarak uçuş süzülüş açısı pilota yaklaşma sırasında gösterilmekte olup diğer hallerde bu bilgi ekranda sürekli tutulmamaktadır. Bu sayede insan faktörleri açısından göstergeler optimize edilerek pilotların daha iyi bir uçuş deneyimi gerçekleştirmesi sağlanmıştır.
Elektronik uçuş gösterge sistemlerinin geçmişi incelendiğinde bu sistemleri dört ayrı kategoriye ayırabiliriz.
Elektronik uçuş gösterge sistemlerinin geçmişi incelendiğinde bu sistemleri dört ayrı kategoriye ayırabiliriz. Bunlardan ilki birinci nesildir. Bu nesilde, bazı göstergelerde yer alan analog tasarımlar yerini CRT monitörlere bırakmıştır. Diğer göstergeler analog olarak kokpitte yerini korumaktadır. Öncelik olarak analog göstergeler görev almaktadır. Bu sistem üzerinde çok fazla hava aracı geliştirilmemiştir. İkinci nesil sistemler analog göstergelerin yerini elektronik göstergelere bırakmaya başladığı nesil olarak tanımlanmaktadır. Bu nesil süresince kokpitte yer alan göstergeler CRT ekran olmaya başlamıştır. Sistemler hala birbirlerinden ayrı olarak farklı ekranlarda gösterilmektedir. Bu yüzden durumsal farkındalık ve otomasyon özellikleri bakımından sınırlı kapasiteleri bulunmaktadır. Üçüncü nesil kokpit göstergelerinde sistemler birden fazla ekranlar aracılığıyla bir araya toplanmıştır.
Bu sayede pilotların durumsal farkındalığının arttırılmasına büyük katkıda bulunulmuştur. Gelişen teknoloji ile birlikte TCAS, EGWS gibi sistemlerin kullanılmaya başlanması ile akıllı sistemler oluşturulmuştur. Dördüncü nesil sistemlerde ise hava aracı bilgileri standart ekranların dışına çıkarılarak baş üstü panelleri dediğimiz göstergeler aracılığı ile gerçek ortama aktarılmaya başlanmıştır. Örneğin pilot ILS yaklaşması yaptığı sırada piste görsel temas sağladığında panel aracılığı ile eş zamanlı hava aracı bilgilerini görebilmektedir. Bu sayede pilot kafasını hava aracı paneline çevirmeden istediği verileri görebilmektedir ve bu sayede tüm dikkatini inişe vermektedir. Günümüzde kullanılan kokpit elektronik uçuş göstergeleri üçüncü ve dördüncü nesil arasındadır. Dördüncü nesil aviyonik sistemler birçok hava yolu şirketince hava araçlarında standart donanım olarak kullanılmamakla birlikte opsiyonel olarak bazı havayolu şirketleri tarafından tercih edilmektedir. Çizelge 1 elektronik kokpit göstergelerini özetlemektedir.
Cam kokpit olarak adlandırılan elektronik kokpit göstergelerinin sağladığı bir diğer çözüm ise esnekliktir.
Bu göstergeler sayesinde sistemlere donanımsal ve yazılımsal müdahale kolaylaşmış olup sistem güncellemeleri kolay ve hızlı bir şekilde yapılabilmektedir. Elektronik donanımlar LRU (Hatta Değiştirilebilir Cihazlar) şeklinde tasarlanmaktadır. Bu sayede oluşabilecek herhangi bakım, arıza vb. durumlarda var olan sistem yenisi ile hemen değiştirilebilmekte ve hava aracının uzun süre yerde kalmasının önüne geçilmektedir. Tam otomatik elektronik göstergelerin avantajları şu şekildedir:
- Daha az personel ihtiyacı,
- Kolay güncelleme olanağı,
- Daha hassas bilgi,
- Bilgiye kolay erişebilme olanağı,
- Yedekleme,
- Arıza kontrolü,
- Pilotlar açısından daha az iş yükü,
- Kontrol listelerine erişim (Checklist).
Bu yazımda Elektronik Kokpit Göstergeleri hakkında konuştuk. Diğer yazıma da buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak:
[1] ve Resim Kaynağı: The 747 Flight Deck – 30 Years of Modern Technology. EmoryEducation: http://www.emory.edu/BUSINESS/et/552fall2004/glasscockpits/glass2.htm